25 Ocak 2012 Çarşamba

Bilmek, Öğrenmek Gerek, Bölüm 1

Üçüncü gün, üçüncü yazı. Açık konuşmak gerekirse bu sürat beni biraz korkutuyor ama elim değmişken yazmadan da duramıyorum. Neredeyse günün her saati neler yazabilirim ve burayı takip eden insanlara daha başka ne sunabilirim diye düşünüyorum. Az önce aklıma bana göre parlak ama belki bazılarına sıkıcı gelebilecek bir fikir geldi ve yazmaya koyuldum.

Hemen her konuda hikaye, anı, anektod gibi kişisel mevzular karşı tarafı daha çok ilgilendirmiştir. Böyledir bu. Hele anlatan kişinin ağzı güzel laf yapıyor ve hikayeye bir ruh katarak anlatmayı becerebiliyorsa. Öte yandan ders çalışmak gibi formal okumalar ve belki de dinlemeler daha sıkıcı, kasvetli olmuşlardır. En azından benim için. Gelin görün ki insan hayatta her gün yeni bir şey öğreniyor ve kendi için bile sıkıcı olan bir durumu başkalarına diretebiliyor. Bu konuda içimi rahatlatan tek şey burada yazılanları okumak için kimsenin bir mecburiyeti olmaması. Dönem sonunda yapılacak sınavlar ya da yazılacak uzun kağıtlar da yok. Hal böyle olunca belki birilerinin işine yarar diye bir kaynak oluşturmaya karar verdim. Blog'un yazılamaya başlanma amacına hizmet edeceğini de düşündüğüm, sözlük tadında bir bilgi paylaşımını içeriyor bu adı geçen kaynak. Okuyucuya kolaylık olsun diye bir de isim taktım. Bilmek, Öğrenmek Gerek. Biraz gıcık bir isim farkındayım. Tez canlılığıma verin, isim bulmak için çok zaman kaybetmeyi pek sevmiyorum, iyi de değilimdir bu hususta.  Bu kaynakçaya eklenecek her bölüm aynı adla ve fakat bölümleri numaralandırılarak başlıklandırılacak. Böylelikle ilk bölümde sıkılıp, okumayı bırakan sonraki bölümlerde başlığı görüp hiç zaman kaybetmeden siber alemin başka coğrafyalarına doğru yol alabilecek.

Peki ama bu kaynakçanın konusu nedir? Madem denizcilikle ilgili yazıyoruz, konuyu merak edip de bilgi sahibi olmayan takipçileri denizcilik ve yelkencilik literatüründe kullanılan terimlerle tanıştırmak ve gereken hallerde internetin sonsuz labirentlerinde kaybolmak tehlikesi ile karşılaşmadan buradan bilgi sahibi yapabilmek.

Aganta Burina Burinata. Halikarnas Balıkçısı denildiğinde hemen hepimizin kafasında bir ampul yanar. Bu ampul bir süredir üzerimizde yanan loş ve kasvetli ampul gibi bir şey değil tabi biliyorsunuz.  Aganta Burina Burinata içinde denizcilik öyküleri olan onun yazdığı bir kitap. Hepimiz bu isme aşinayızdır ama ne manaya geldiğini bilmeyiz. Bu kaynak işte bunun gibi denizcilik terimlerini Bilmek, Öğrenmek Gerek başlığı altında toplamayı hedeflediğim bir dizi olacak.

Terimler, Amatör Denizcilik Federasyonu tarafından hazırlanan Amatör Denizci El Kitabı'ndan alınmaktadır.

Başlarken: Vira Bismillah


A
Aborda: Bir teknenin diğer bir tekneye veya iskeleye, rıhtıma tamamen bordasını vererek yanaşması. (aborda olmak)
Aganta: Denizcilikte "kaçırma, sıkı tut, dur" anlamında herhangi bir işlemi durdurma emri
Al Beraber: Kürekleri birlikte çekmek için dümencinin verdiği komut
Alabanda: Teknenin su kesiminden yukarıdaki iç kısmı, dümenin basılabildiği kadar sancak veya iskele tarafına basılması. (iskele alabanda)
Alabora: Bir teknenin ters dönmesi
Alarga: Bir teknenin sahilden açıkta durması
Alesta: Bir işin yapılması için "hazır ol" komutu
Anele: Hareketli demir halka
Apaz Seyri: Rüzgarı teknenin başına göre nispeten geniş bir açı ile alıp, yelkenler tamamen doldurularak yapılan seyir. Teknenin rüzgarla yaptığı açıya göre isimlendirilir. Dar apaz, apaz, geniş apaz.
Apiko: Demir alınırken çapanın deniz dibinden temasının kesildiği anda tekne ve zincirle bir çekül gibi aynı eksende bulunması
Arma: Teknede direk ve yelkenle ilgili tüm özellikleri kapsayan genel terim
Armuz: Ahşap teknelerde, teknenin yan kısmını ve güvertesini oluşturan kaplama tahtaları arasındaki boşluk
Arya: Bir halat vasıtasıyla yukarı çekilmiş olan seren, yelken, flama, fors, bayrak gibi şeylerin aşağı indirilmesi
Avara: Teknenin yanaşık olduğu yerden ayrılması
Ayı Bacağı: İki yelkenli bir teknenin rüzgarı pupadan (kıçtan) alarak ve bir yelkenini sancağa (sağ tarafa), diğer yelkenini iskeleye (sol tarafa) açarak yaptığı seyir



2 yorum:

  1. Sevgili Kenan
    yazıların çok keyifli, heyecanlı, akıcı... Zevkle okuyorum ve kimi yerlerde de çok özeniyorum:) Paylaştığın için teşekkürler,
    Sevgiler, Özen

    YanıtlaSil
  2. Genç jenerasyondan biri ve İzmirli olarak hem bir şehir hem de doğa-deniz çocuğu olarak büyüdüğümü söyleyebilirim. Henüz profesyonel şekilde bir sporla uğraşamıyorum ama denizin derisinin altı beni çok heyecanlandırıyor. Scuba ayrı dünyaya açılan kapı. Ama dediğiniz gibi üniversite yılları ve hiç beklenmedik iyi-kötü gelişmeler insana bazı sevdiği uğraşlar yaratırken bazılarından da ayrı kılabiliyor.
    Bilenler bilir doğaya kafa tutmak deyince Bear Grylls; adamımdır :) Doğaya ait teorik bilgilerimin yarısından fazlasını ona borçluyum diyebilirim. Onun cesareti, maceraları bana hep dedirtmiştir; evet şimdi orda Bear’la olup protein için ağaç kurdu yemek, çığlıklar atarak buz gibi şelaleye atlamak ya da çölde kum fırtınasında bir deveyi sığınağa dönüştürmek… Ben en makullerini yazdım sanırım. Çok çılgınca şeyler de yapmıyor değil :)
    Meraktır ya başımıza iş açan, iyi ya da kötü tecrübeyle sonuçlanan. Tecrübe dinlemeyi severim öngörü için mükemmeldir. Sizinde belirttiğiniz gibi bu böyledir :) Bu blog hayatınızda düzenli tekrarlardan biri olup sizi kendisine duyarsız kılana kadar bizden doğa-deniz, müzik tecrübelerinizi esirgemeyeceğiniz, kendimde de dizginleyemediğim tezcanlılığınızdan belli :)

    YanıtlaSil