15 Ekim 2013 Salı

Famous Cup 2013

Uzun aradan sonra tekrar klavyenin başındayım. Bu süre içinde denizlerde pek çok serüven yaşadım tabi ama son bir sene inanılmaz bir yoğunlukla geçti. 2012 yaz aylarında grubum Yüksek Sadakat ile yolları ayırdım. Sonrasında yeni ekip toplamak, provalar, kayıtlar derken bu senenin bahar aylarında solo albüm Alem Dünya'yı piyasaya çıkardım. Kaotik ortamlar...Hal böyle olunca buralara da biraz ara vermek zorunda kaldım. Takipçiler kusura bakmasınlar.

Yazacak çok hikaye var ama bu sefer kronolojiye bağlı olarak yazmak niyetinde değilim. Yazmaya başladığım zaman içimden ne gelirse onu yazmak daha iyi bir fikir gibi geliyor son dönemde.

Bugün piyango Famous Cup'a çıktı. Famous Cup, her sene Bodrum'da Miltur Marina tarafından düzenlenen bir yarış. Özelliği ise yarışan teknelerde en az birer tane ünlü şahsiyet olması. Benim için özelliği ise kendi teknemden başka bir teknede ve tanımadığım bir ekiple yarışacak olmam. Biliyorsunuz iyi bir ekip oluşturmak zor iştir, uyum, görev dağılımı, teknik bilgi diye başlayıp uzayan bir liste yapmam mümkün. Bu bakımdan yeni olduğm bir teknede yarışmak benim için yeni bir tecrübe ve bu fırsatı değerlendirdiğim için de memnunum. Yarış bu sene Haziran ayında yaşadığımız Gezi direnişi nedeni ile Eylül ayına ertelenmişti ve 21-22 Eylül tarihlerinde yapıldı. Ben de Miltur Marina'nın davetlisi olarakl ayın 20 sinde Bodrum'a uçtum. İlk akşam marinanın içindeki Vespa Restoran'da yedik ve diğer yarışçı ünlüler ile tanıştık. Yarışan diğer ünlüler için internet iyi bir arama seçeneği, burada isimlere girmeyeceğim. Akşam yemeğinin ardından aynı mekanda, Garo Mafyan ve orkestrasını dinledik ve kaçınılmaz olarak gecenin ilerleyen saatlerinde kendimi sahnede buldum. Her zaman söylerim "provasız çıkmam" diye ama eğer konu Garo ağabey ise akan sular duruyor tabi. Neyse uzatmayalım, sahneden inip rotayı otele çevirdim çünkü ertesi gün için verilen hava tahmini rüzgarın oldukça sert eseceği yönündeydi ve yorucu bir gün olacağını hissetmiştim.

Yarış organizasyonundan sorumlu kişiye hızlı bir teknede yarışmak istediğimi ve aslında müzikten sonra en çok vakit ayırdığım uğraşın bu olduğunu anlattım ve IRC 1 de yarışan UKA UKA'ya kapağı attım. Uka Uka bir Melges 32. Benim alıştığım tekneye göre farklı donanıma sahip bir tekne. Öncelikle fiziksel özellikleri birbirlerinden oldukça farklı. Aralarındaki boy farkı sadece 4 feet ama bizim teknenin sekiz tonluk ağırlığına karşılık Uka Uka iki tonun altında. Çok hafif ve hızlı, balon düzeneğinden tutun da cenova iskotalarını döşenmesine kadar herşey başka bir sisteme ait. Bu bakımdan yarış sabahı tekneye erkenden gittim ve diğer ünlü simalar kameralara poz verirken, ben donanımı çözmeye koyuldum. Geçen sene bu teknede yarışan ünlü hanımlar tekne üzerinde nerede güneşlenebileceklerini sordukları için ekip benimle tanışmadan önce oldukça endişeliymiş. Bu sene bahtımıza kim çıkacak modundaydılar ama sonra benim işi bildiğimi anladıklarında yüzlerindeki tedirginlik ifadesi de yerini bir memnuniyet gülümsemesine bıraktı. Diğer teknelerden önce denize çıktık. Ben de bu esnada tekneyi tanıma fırsatı buldum. Balon baş altından direk olarak basılıyor. Asimetrik olduğu için ve teknenin burnunda baston olduğundan dolayı da göndersiz kullanılıyor. Alt baskı yok, üst baskı yok, trim için sadece bizim lazy dediğimiz iskotalar var. Bir enteresan durum da balon seyrindeyken cenova inmiyor çünkü rüzgarı tam iğnecikten alarak seyretmek mümkün değil. Bu yüzden hep geniş apaz gidiyorsunuz ve cenova geniş apazda işe yarıyor. Biz sert havada rüzgar altına giderken ana yelken trimi ile pek oynamayız ama bu teknede ana yelkenci, baloncudan daha çok çalışıyor diyebilirim. Kamara diye baktığımız bölge aslında baş altı. İçerde sadece yelkenler, iskotalar, vs duruyor. Ben pupa şamandırasını daha doğrusu adasını döndükten sonra balonu baş altına indirdim ve oranın ne kadar dar bir alan olduğuna inanamadım.

Sabah saat on gibi yarış hakkında yapılacak olan brief için marinada buluştuk. O sırada ekibimle buluştum. Yarış hakkında verilen bilgilerden sonra ben hemen tekneye gittim ve ekibin geri kalanı ile tanıştım. Hızlı bir hazırlıktan sonra denize çıktık. Hava güneybatı yönünden oniki , onüç knot esiyordu. Teknede dıştan takma bir motor mevcut ama tam kemere hattı üzerinde bulunan bir kapağın altında duruyor. Marinadan çıkıp yelken seyrine geçildiğinde kapağı açıyorsunuz, motor yukarı alınıyor, tamamen teknenin içine değil tabi. Dıştan takma motorlu teknelerin park halindeyken nasıl göründüklerini hayal edin. Pervane ve şaft suyun dışına çekiliyor, motor yine kapağın altında ve suyun altında kalan hiç bir parçası yok. Böylelikle sürate etki eden sürtünme etkisi azaltılıyor. Bunu da gördükten sonra anlıyorum ki bu tekne gerçekten sürat için dizayn edilmiş. Saat onbirde planlanan start anlayamadığım bir nedenden dolayı tehir ediliyor. Ancak saat 12 ye doğru start ediyoruz ve bu esnada hava esmeye başlıyor. Aslında çok kuvvetli bir rüzgar yok ama sürekli esen hava beni rahatlatıyor. Rota Gökova Körfezi girişinde bulunan bir adaya doğru. Adını bilmiyorum, enformasyon eksikliği yüzünden okurlardan özür dilerim :) Bu teknenin rüzgar altı seyri çok hızlı. Ondört-onbeş knot esen havada, süratimiz ortalama onikibuçuk-onüç knot. İğnecik gidemiyoruz belki ama tekne o kadar hızlı ki, direk olarak ada dönüşüne giden teknelerin önünden bir aşağı bir yukarı kavançalar atarak seyrediyoruz. Çok yol kaybetmemize rağmen hızımızla herkesi geride bırakıp rüzgar altı şamandırasını (ada) ilk dönen tekne biz oluyoruz. Hemen arkamızda Vodafone ve TEB'in sponsor olduğu tekneler var. Dönüş yolunda hava yirmi iki knotlara kadar çıkıyor ve fakaatttt...Rüzgaraltı seyrinde bir mermi gibi giden Melges orsaya dönünce başka bir tekne oluyor adeta. Yirmi knot esen havada süratimiz altı-altıbuçuk knot. Orsa giderken biraz deplasmanlı olmak iyidir. Hafif tekne bayılır , siz onu düzeltirsiniz, trapeze çıkarak. Ekip canla başla mücadele etse de arkamızdan gelen deplasmanlı tekneler yavaş yavaş bize yaklaşıyorlar ama mücadeleye devam. Pupa şamandırasından sonraki bir mil içerisinde Vodafone ve TEB e geçiliyoruz ancak kısa bir süre sonra TEB'in cenovası iniyor. Uzaktan seçmek zor ama en akla yakın sebep cenova mandarının kopması. Kısa bir süre içinde cenovayı tekrar basıyorlar, sanırım bu iş için balon mandarını kullanıyorlar. Çabalarına şapka çıkarıyorum ama kısa bir süre sonra cenova tekrar iniyor anonslarını duyuyoruz ki yarışı terk ediyorlar. Biz tramolalarda biraz zaman kaybediyoruz ama broş yiyen teknelerden değiliz :) Sancak kontra, iskele kontra, trim falan derken finiş hattına iyice yaklaşıyoruz. İskele kontra giderken herkesin gözü finiş hattındayken ben içgüdüsel bir şekilde, trapezdeyken iyice öne doğru eğilip bumbanın altından rüzgaraltına bakıyorum gördüğüm renk denizin mavisinden oldukça koyu ve benim görüş alanım içinde boşluk bırakmayacak kadar da geniş. Tam o esnada "yol" diye bağıran bir ses ve aniden attığımız tramola. Biliyorsunuz sancak kontra giden tekne yol hakkına sahip ve biz iskele onlarsa sancak kontra geliyorlar. Bu şanssız karşılaşma bizi tramola atmaya ve stratejimizi uygulamamıza pek de yardımcı olmuyor ama en önemli olan şey can güvenliği. Herhangi bir çatışma olmadan sancak sancağa finişe doğru orsalıyoruz. Yanımızdaki tekne efsane "UZMA." İstanbul Yelken Klübü'nde optimistte yarıştığım yıllardan hatırladığım çok eski bir sima. Biraz talihsiz bir olay yüzünden de olsa O'nu denizde yarışırken görmek benim için büyük mutluluk. Uzma bize göre çok çok daha ağır bir tekne ve orsa sürati de daha yüksek. Bir süre kafa kafaya gittikten sonra onlar üstümüzden tramola atıp aksi yöne doğru ilerliyorlar, biz ise sancak kontra seyre devam. Uzma finişe hemen önümüzde ikinci giriyor biz de arkalarından. Akşam açıklanan sonuçlara göre düzeltilmiş zamanda IRC 1 de ilk gün sonunda dördüncülüğe yerleşiyoruz. Arkası yarın.

Akşam tüm teknelerde yarışan ekipler birlikte yemek yedikten sonra bu sefer de Fuat Güner konserindeyiz. MFO'nün güçlü sesi Güner kendi şarkılarından ve birkaç ingilizce cover şarkıdan oluşan repertuvarı ile herkesi mest ediyor ve konser sonrası ben yine yatmaya gidiyorum çünkü hem günün yorgunluğu üzerimde hem de hava Pazar günü için daha da şiddetleneceğe benziyor. En güzeli derin bir uyku çekmek. Ertesi sabah yine kahvaltıdan hemen sonra marinaya gidiyor ve tekneme ulaşıyorum. Hava oldukça sert esiyor ve ben de zevkten kuduruyorum zira bu havada Uka Uka'nın nasıl bir süratle gideceğini gerçekten çok merak ediyorum ve sabırsızlanıyorum. Marinada ortam çok güzel ve samimi. Ekipler kaynaşıyor, oradaki ünlülerden çok yelkenci dostları tanıyorum. Bir kısmı çocukluğumdan yelken kulüpten hatırladığım insanlar, bir kısmı da son senelerde yarışlarda rakip teknelerde gördüğüm denizciler. Kısa muhabbetten sonra tam tekneye giderken kötü bir haberle üzülüyorum. Hava çok sert olduğu için yarış bir saat tehir ediliyor. Neyse ki herşey bitmiş değil. Bir saat daha sohbet çay, kahve derken geçiyor ve bir ara Turgutreis tarafından bir haber geliyor. Dışarlarda hava kırk knotun üzerinde, süper diye düşünüyorum ama malesef yarış abandone ediliyor yani yapılmayacak. O noktada işin tadı benim için biraz kaçıyor çünkü bir taraftan da İstanbul'daki başka bir yarışı bu yarış için kaçırmış bulunmaktayım. Her zaman söylediğim gibi önce güvenlik. Yarış komitesi böyle bir karar almış ise bize saygı ile karşılamak düşer. O gün olaysız bir şekilde dağılıp akşam kupa törenine hazırlanmak için ekipler dağılıyor. Ben biraz antrenmansız kalmışım ve bir önceki gün yarışından sonra her tarafım tutulmuş, çok yorgun hissediyorum. Kupa da alamamışız, akşamın bir esprisi kalmıyor ve törene katılmak yerine İstanbul'a dönmeden görmek istediğim birkaç arkadışıma ayırıyorum zamanımı. Ertesi gün uçakta Berna Laçin ile karşılaşıyoruz ve çok sıkı bir eğlenceyi kaçırdığımızı öğreniyorum. Sağlık olsun, arkadaş görmek de çok önemli.

Organizasyon Türkiye'de görmeye alışkın olmadığımız kadar profesyonel. Herşey tıkır tıkır yürüdü. Uçak rezervasyonlarından, havaalanı transferlerine ve şehir içi transferlerine, akşam eğlence organizasyonlarından, yarışla ilgili teknik bazı işlere kadar yakınabileceğim hiçbir şey yok. Miltur Marina'ya, Ebru Sever'e, Şenkar Öztüzün'e ve emeği geçen herkese teşekkür etmek isterim.

Yazımın başında ekip işinin önemini vurgulamıştım. Uka Uka iyi bir ekip. Sadece yarışta değil, dışarda da. Tekne dışında karada yaptığımız sohbetlerde bütün ekibi istisnasız, teker teker çok sevdim. Çok olumlu, cana yakın, saygı ve sevgi dolu insanlar. IRC 1 sınıfında çok hızlı bir tekne ile yarışmak güzeldi ama böyle bir ekiple yarışmak çok ama çok daha güzeldi. Ayrı ayrı hepsine teşekkürler :) Bir sonraki macerada buluşmak üzere...






















13 Temmuz 2012 Cuma

Yeni Maceralara Doğru

Aradan geçen süre içinde teknemiz Ada-Pupaadrenalin 2012 yaz sezonuna hazırlandı. Yenilenmiş donanımı ile katıldığı yarışlarda yine dereceler yaptı. Bugün sezonun en önemli yarışlarından, yelkencilerin deyimi ile "Aşağı Yarışı" start alıyor.

İstanbul-Çeşme ve Çeşme-Bodrum etapları koşulaşacak. Bu sene yarıştan sonra Ada'ya iki tekne daha katılacak ve Bodrum'dan Çeşme'ye Yunan Adaları'nı kapsayan bir Advaenture Tour düzenlenecek.

Denizler hikayelerini ve kahramanlarını yaratmaya devam ediyor.

Yakında görüşmek üzere...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Bilmek Öğrenmek Gerek, Bölüm 7

T
Tam Arma: Baş ıstralyanın direk tepesine bağlı olduğu arma türü. Teknenin mümkün olan en büyük yelken alanıyla seyir yaptığı durum için de kullanılır.
Toka: Bir cismi istenilen yere çıkarmak, örneğin bayrağı toka etmek.
Tonoz: Denize demir veya zincir döşeyerek oluşturulmuş, su yüzüne çıkan ucuna tekne bağlamak için kullanılabilecek şamandıra bağlı sistem.
Tornistan: Teknenin geriye hareketi. Bu terim teknenin motorlarına geri yol vererek ya da yelkenleri faça ederek geri gitmesidir.
Tramola Etmek: Bir yelkenli teknenin rüzgarı diğer taraftan (kontradan) kullanmak için rüzgarüstüne doğru dönme manevrası.
Trim Etmek:  Yelkenlerin rüzgardan eniyi yararlanacak şekilde yaka gerginliklerinin, torunun (doluluğunun) ve bükümünün ayarlanması.

U
Uskuna (Schooner):  İki veya daha fazla direkli sübye armalı tekne tipi. Uskuna armalı teknede ön direk kısa, arka direk uzundur. Arka direk ana direktir.
Usturmaça:  Teknelerin iskeleye veya birbirlerine bağlanırken zarar görmemeleri için aralarına konan plastik ve sentetik maddeden yapılmış, silindir veya balon şeklinde yastıklar. Bazı teknelerde aynı amaçla araçları eski dış lastikleri de kullanılır.

V
Varda: "Sakın", "kendini kolla", "kaçın" anlamında uyarı komutu.
Vardavela: İndirilmiş yelkenlerin veya teknede bulunan kişilerin denize düşmelerini engellemek amacıyla güvertenin dış kenarı boyunca döşenmiş dikme teller.
Varyasyon (Doğal Sapma): Gözlemcinin durduğu noktadan manyetik kutup ile gerçek kutup kerterizleri arasındaki açı farkı.
Vira Etmek: Halatı çekmek veya yükseltmek için verilen komut.
Viya: İstenilen rotaya gelindiğinde dümenin bu rotada tutulması için verilen komut.
Volta Etmek: Bir halatı koçboynuzu veya bir babaya dolayarak sabitlemek.

Y
Yeke: Teknenin dümenini döndürmek için dümen mili başına takılan yatay kol, çubuk veya düzenek.

Amatör Denizci El Kitabı'ndan aldığım, denizde tekne üzerindeyken kullanılan terimler sözlüğü nihayet tamamlandı.


Denizlerde gerek hareketli deniz araçlarının birbirleri ile gerek sabit kara istasyonları ile tekneler arasında ve gerekse tehlike hallerinde deniz ve hava araçları arasındaki iletişimi kurmak için kullandığımız en yaygın haberleşme cihazları VHF (very high frequency) telsizleridir.


VHF telsiz telefonunun bütün gemilerde, bütün ticari yatlarda ve on iki den fazla kişi ile seyre çıkan özel tekne ve yatlarda bulundurulması zorunludur. VHF telsiz telefon kullanmak zorunda olan bütün deniz araçlarında "Kısa Mesafe Telsiz Operatörü Yeterlik Belgesi" ne sahip bir deniz adamının da bulunması mecburidir.

Haberleşmelerde gerektiğinde çağrı işaretleri  ve tekne isimleri fonetik alfabe kullanılarak yapılır. Aşağıda uluslararası sularda kullanılan fonetik alfabe görülmektedir.


A: Alfa
B: Bravo
C: Charlie
D: Delta
E: Echo
F: Foxtrot
G: Golf
H: Hotel
I: India
J: Juliet
K: Kilo
L: Lima
M: Mike
N: November
O: Oscar
P: Papa
R: Romeo
S: Sierra
T:Tango
U:Uniform
V: Victor
W: Whiskey
Y: Yankee
Z: Zulu

2 Nisan 2012 Pazartesi

Bilmek, Öğrenmek Gerek Bölüm 6

P
Palamar Halatı: Bir tekneyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir yere bağlamak için kullanılan halatların genel adı.
Praçol / Paraçol: İki ahşap parçanın birleştikleri noktada, sağlamlaştırmak amacıyla, parçalara dik bir açı yapacak şekilde araya konulan üçgen şeklinde ahşap veya metal parça.
Parakete: Bir teknenin süratini veya belirli bir sürede kat ettiği yolu ölçmek için kullanılan alet.
Parima (Baş İpi): Bir tekneyi iskeleye geçici bağlamak için veya servis botunu suda çekmek için kullanılan kısa halat.
Ponton: Tekne bağlamakta kullanılan yüzer iskele.
Portolon: Büyük ölçekli ve ayrıntıların net olarak belirtildiği deniz haritaları.
Portuç: Alet, boya gibi şeylerin saklanması için kullanılan teknenin başında veya kıçında bulunan dolap.
Posta /Kaburga / Eğri:  Teknenin omurgasından yan kısmına kadar uzanan, teknenin gövdesini ve iskeletini oluşturan tahta parçalar.
Pruva: Teknenin baş tarafının ötesinde ufuk yönündeki alan.
Pupa:  Teknenin arka kısmının yani kıçının gerisinde ufuk yönündeki alan.
Pupa Feneri: Gece seyrinde teknenin kıçında bulunması zorunlu olan seyir feneri.
Pupa Palangası: Bumba üzerindeki bir noktadan direğin dibine uzanan ve bumbayı aşağı doğru bastırarak daha düz bir yelken alanı elde edilmesini sağlayan palanga.
Pupa Seyri: Rüzgarı tam arkadan veya bu yönün bir kaç kerte yanından alarak yapılan seyir.
Pusula Kartı: Pusula ibresinin üzerine oturtulmuş derece veya kerte taksimatı bulunan kart.

R
Radanza /Radansa: Daire veya kalp şeklinde, genelde demir veya alüminyumdan yapılan, etrafına halat sarılarak kasa yapılan parça.
Roda (Kangal) Etmek: Boştaki halatların halka şeklinde sarılarak bulundurulması.
Rüzgaraltı: Teknenin veya başka bir şeyin, rüzgardan uzakta kalan tarafı.
Rüzgarüstü: Rüzgarın geldiği taraf. Rüzgaraltı tarafının tersi.

S
Sahile Düşmek: Teknenin dalga, rüzgar veya akıntı etkisiyle tehlikeli duruma girecek kadar sahile yaklaşması.
Sağanak: Normal rüzgar şiddetinin üzerinde esen kısa süreli rüzgar. Bu rüzgar deniz üzerinde ilerlerken arkasında uzaktan görülebilen bir kırışıklık bırakır.
Salpa: Demir alınırken halatın son bir çekilişi ile çapanın dipten kurtulduğu an.
Sancak: Kıçtan başa doğru bakıldığında teknenin sağ tarafı.
Savlo: Teknede normal halatların kalın geleceği bir çok yerde kullanılan ince halat.
Selviçeler (Hareketli Donanım): Yelkenli teknelerde yelkenleri basıp indirmek veya trim etmek için kullanılan halatların tamamı.
Seren: Bir tekne direğini yatay veya çapraz olarak kesen ve üzerine yelken gerilen büyük tahta veya metal çubuk.
Silyon Feneri: Teknenin baş-kıç orta hattı üzerine konulan ve 225 derelik bir ufuk yayı üzerinde kesiksiz bir beyaz ışık gösteren fener.
Sintine: Tekne tabanının, omurganın iki yanında yer alan neredeyse düz kısmı. Teknenin en alt kısmı olması nedeni ile teknedeki tüm su sintinede birikir.
Sloop (Şalupa): Tek direkli, bir ana ve bir ön yelkeni olan sübye armalı tekne.
Solas: Uluslararası Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi. (Safety of Life At Sea)
Solugan: Ölü dalga. Fırtına etkisini kaybettikten sonra veya uzakta devam eden fırtına etkisiyle gelen iri dalgalar.
Sübye Arma: Flok dışında, yelkenlerin ön yakalarının direk veya ıstralyalara, alt yakalarının bumbaya sabitlendiği ve arka yakalarının bu bumba ile sancak veya iskeleye açıldığı arma biçimi. Bazı teknelerde bumbalı flok dahi bulunur.

Ş
Şamandıra: Kanal, sığlık gibi denizcilerin haberdar edilmesi gereken noktaları, yarışta rotaları belirlemek için kullanılan yüzer işaret.

16 Mart 2012 Cuma

2011 Çeşme -İstanbul, 2. Etap

2011 Aşağı yarışından sonra Ada-Pupaadrenalin'in İstanbul'a dönüş macerasının ilk ayağı olan Çeşme - Cunda etabını geçen blogda sizlerle paylaşmıştım. Şimdi kaldığım yerden devam ediyorum. Bu bölüm Cunda - Bozcaada etabını anlatacak.


İstanbul'dan Çeşme için çıktığımız yol boyunca ve günler sonra ilk defa teknede rahat ve deliksiz bir uyku çekiyorum. İçim artık daha rahat. Hayatlarında ilk kez karşılaşan farklı yaş ve iş guruplarından gelen insanlar artık teknedeler ve birlikte bir iş yapıyorlar. Bir gün içinde denizde bu yabancı insanların bir ekip olmaya başladıklarını görmek beni heyecanlandırıyor ve umutlandırıyor. Unutmamak gerek böyle bir teknede ve deniz üzerinde sizi güvenle hedefe götürecek en önemli etken iyi bir ekip olmaktan geçer. Biz bunu çok kısa bir sürede hayata geçirmeyi başarıyoruz. Bu gezideki amacımız insanlara hem yelken sporunu sevdirmek hem de kişisel ve takım olarak bu insanları geliştirmek. İlk günkü kuvvetli hava ve büyük denizleri aşarak hedefe ulaşmak şüphesiz amaçlarımıza bizleri yaklaştırdı. O yüzden bugün yeni yelkenciler daha çok çalışıp daha çok sorumluluk alacaklar. Bizlerinse biraz daha geride durmamızın zamanı yavaş yavaş geliyor.

Daha önce de belirtmiştim, teknede hayat erken başlıyor. Hem sabah erken saatlerde deniz ve hava şartları daha rahat bir seyir sağlıyor hem de günü daha efektif kullandığımızı düşünüyoruz. Uzun bir yolun ardından varış noktamızda karanlık çökmeden biraz zaman geçirmek istiyoruz. Yolda vereceğimiz molalar da cabası. Mahir ve Volkan Ada-Pupaadrenalin'de Murat ve ben de Gün's'de yine çok erken saatte ayaktayız. Yola çıkmak için hazırlanırken mürettebat da birer ikişer uyanıyorlar. Bir gün öncesine göre herkes güne daha erken başlıyor. Deniz kendi kurallarını ve düzenini sessiz sedasız mürettebata öğretiyor.

Teknede her iş dönüşümlü olarak yapılıyor. Mutfak işleri de buna dahil ve bir gün önce mutfağa girmeyen iki kişi kahvaltı için kolları sıvıyor. Malum Ege'deyiz ve kahvaltı da zeytini, zeytinyağı, yöresel peynirleri, dağ ve limon kekikleri ve domates ve biberiyle tam bir Ege kahvaltısı. İmkanların elverdiği ölçüde tabi. Öte yandan midelerimizi de çok fazla doldurmak istemiyoruz çünkü az sonra yelkenler basılacak ve herkes çalışmaya başlayacak. Kahvaltıda önceki günün muhasebesi yapılıyor, seyir hakkında konuşuluyor. İlk günden sonra ekiptekiler merak ettikleri ne varsa soruyorlar ve biz de cevaplıyoruz. Ardından bugünkü rota konuşuluyor, ana hatlarıyla günün planı yapılıyor, herkes bir gün öncekinden farklı mevkilerde görevlendiriliyorlar. Ekibe yeni görev yerleri ile ilgili kısa bilgiler veriliyor, işleyiş ve donanım hakkında bilgilendiriliyorlar. Yan teknede de durum aynı ve artık rüzgar bekliyoruz. Erken saatler geçtikten sonra öğlene doğru hava hafif hafif esmeye başlıyor ve yelkenler fora...

Saatler ilerledikçe ısı artıyor, gündoğusu ve karayel arası esen rüzgar bize sorunsuz bir orsa seyrini garanti ediyor. Önce iskele kontra Yunan karasularına doğru seyredip ardından bir tramola ile kuzey doğuya doğru tırmanmaya devam ediyoruz. Kuvvetini arttıran rüzgar ve orsa seyrinin mücadele gerektiren doğası ekibi yoruyor ve hepimiz iyi bir molayı hak ettiğimizi düşünüyoruz. Edremit Körfezi'ni sancağımızda bırakıp Zeus'un meraklı bakışları altında Kaz Dağları'nın büyülü ve mitoloji kokan eteklerinden süzülüp Assos'a varıyoruz. Öğlen molası için demir attığımız yer Behramkale. Ekipten birkaç kişi minik filikamıza atlayıp karaya çıkıyor, diğerleri ise teknelerde. Kimi kendini Assos'un serin sularına bırakıyor, kimi buz gibi birasını yudumluyor, kimisi de öğlen yemeği için mutfağa giriyor. İki saatlik moladan sonra tekrar yola koyuluyor ve Bozcaada'ya doğru dümen tutuyoruz.

Yol boyunca orkinoslar ve yunuslar geleneği bozmuyorlar ve bize eşlik ediyorlar. İki tekne güneş batarken birbirinin peşi sıra Bozcaada'ya varıyor. Doğa bütün güzelliklerini esirgemeden sunuyor bizlere. Akşama doğru masmavi gökyüzü adeta kabuk değiştiriyor, pembeden turuncuya ve oradan da laciverde dönüyor, içimizdeki bütün olumsuz duyguları hüzünlü bir tebessüme dönüştürerek.

İlkin Gün's kıçtan kara yanaşıyor. İki tekne yanımızda ise Ada-Pupaadrenalin var. Sezonun tam göbeğinde olduğumuz için yanaştığımız limanlarda yer bulmak bir hayli güç ama ittire kaktıra da olsa dikkati elden bırakmayıp, yanımızdaki teknelerin mürettebatlarının da yardımı ile kimseye zarar vermeden karaya bağlanıyoruz. Kara hayatı değişmiyor, herkes hızlıca duşunu alıyor, üst baş değişiyor ve aç kurtlar gibi restoranlar bölgesine doğru taaruza geçiliyor. Ege'nin sunduğu onca güzellik içinde beni en çok ilgilendiren hiç şüphesiz yemek kültürü ve zengin mutfağı. Salatalar, zeytinyağlılar, deniz ürünleri derken son günlerin en güzel yemeğini burada yiyoruz. Yemekten sonra kimisi tekneye dönüp huzur buluyor, kimisi yol üzerindeki barlardan birine takılıp sosyalleşiyor, biz ise Murat ile ertesi gün için gereken alış-verişi yapıyor ve elimizdeki poşetlerle yolda bir bira molası veriyoruz. Günün tortusu üzerimizde tekneye dönüp uykudan önce hala uyanık olanlarla günün değerlendirmesini yapıyoruz. İnsanların gözlerinde gördüğüm mutluluk, heyecan, bütün yorgunluğumu unutturuyor. Öyle hissediyorum ki burada kurduğumuz dostluk çerçevesinde Ada-Pupaadrenalin'in yeni yarış ekibinin temelleri de çok sağlam bir şekilde atılıyor. Denizlerdeki ritüelimi bozmaya hiç niyetim yok. Herkesi uyuduktan sonra günün son keyif sigarasını tüttürüyorum. Gelecek kaygılarımdan arınıyorum. Şimdi sadece hayallerim ve ben varız. Gökyüzü, havada asılı duran yıldızlar ve o büyüklük bana ne kadar küçük ve önemsiz olduğumu düşündürüyor. Buna rağmen evrenin de ben olmadan biraz eksik kalacağına inanmak istiyorum.

Aklımda Ataol Behramoğlu'nun dizeleri: 
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne,
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa,bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın,ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana






12 Mart 2012 Pazartesi

Bilmek Öğrenmek Gerek, Bölüm 5

M
Makara: Ortasında dönen bir disk bulunan metal veya tahtadan yapılmış, tekne donanım halatlarının yönünü değiştirmek veya bir palanga içinde kullanıldığında mekanik yükü azaltmak amacıyla kullanılan parça.
Mandar: Direğin tepesinden tek bir tur yaparak aşağıya inen ve direk tepesine bir şey basmaya yarayan halat. Bu halatın içinden geçtiği ve direk tepesinde bulunan makaraya da mandar denir.
Manika:  Güverteden hava akımını yakalayıp tekne içine yönlendiren, dik açıyla bükülmüş bir boruryu andıran, ağzı çanak gibi açık havalandırma düzeneği.
Mapa: Bir makara veya palangayı oynar şekilde takmak için ihtiyaca göre teknenin muhtelif yerlerine yerleştirilen, sağlam bağlanmış, bağlandığı yüzeye dik duran, sabit madeni halka.
Matafyon: Halatların içinden geçmesi veya bağlanması için yelkene veya tenteye açılan ve aşınmayı önlemek amacıyla içine madeni veya plastik bir halka yerleştirilmiş delik. Ana yelkenin orsa yakasını geren ön köşenin yaklaşık bir karış üzerindeki matafyona kaningam denir.
Mayna Etmek: Bir yükün indirilmesi, aşağıya doğru yavaşça bırakılması.
Mezevolta: Bir halatın bir yere dolandıktan sonra kendi bedeni üzerine bir kez dolanarak atılan basit bağ.
Mizana: İki veya üç direkli teknelerde arkada bulunan direk.

N
Neta Etmek: Dağınık veya bir yeri tertip ve düzene sokmak. Bir engele dokunmadan açık geçmek.

O
Omurga: Teknenin en altında bulunan, tüm boyunca uzanan kütük benzeri ahşap parça, metal teknelerde aynı işi gören demir plaka. Bir tekne omurgasından başlayarak kurulur.
Orsa Seyri:  Rüzgarla mümkün olan en dar açıyı yapacak şekilde, rüzgarın geldiği yöne yapılan seyir.
Omuzluk: Teknenin baş ve kıçında 45 derecelik açı cıvarındaki istikamet.


Ö
Ölü Bölge: Yelkenli bir tekne rüzgarla 45 dereceden daha az bir açı yaparsa teorik olarak yelkenleri dolduramaz ve yelken kuvvetiyle gidemez. Rüzgar geliş yönünün her iki tarafında kalan 45 er derecelik yani toplam 90 derecelik bölgeye ölü ya da yelken yapılamayan bölge denir.




10 Mart 2012 Cumartesi

Bilmek Öğrenmek Gerek, Bölüm 4

K
Kabasorta (Seren) Arma: Ana itici gücü oluşturan yelkenlerin, direğe dik açı yapan serenlere çekildiği yelken düzenlemesi.
Kalafat: Ahşap tekneleri su sızdırmaz hale getirmek için armozlara kendir veya pamuk üstüpü sıkıştırarak yapılan işlem.
Kaloma: Çapanın zemine daha iyi gömülmesini sağlamak amacıyla bağlı olduğu zincir vaya halata verilen uzatma payı.
Karina: Teknelerin su kesimlerinin altında bulunan dış kısımları.
Kasa: Herhangi bir halat ucunda halatı oluşturan kolların örülmesi ile veya iki uç üzerinden ince bir halat sarılarak yapılan halka.
Kasara:  Güverte üzerinde yükselen dikdörtgen biçiminde kamara. Teknenin başında veya kıçında güverteden yükselen bölümlere de denir; baş kasara, kıç kasara gibi.
Kavança (Boci Tramola): Yelkenli teknenin kontra değiştirerek rüzgaraltına dönüş manevrası.
Kazboynu: Bumba veya gizin direğe bağlandığı uç.
Kemere: Teknenin en geniş yeri. Teknenin ortasından geçen ve baş-kıç doğrultusuna (omurgasına) dik olan hatta kemere denir. Kemere yön belirtmek için kullanılır.
Kerte: Dairenin 32 de biri olan 11 derece 15 dakikalık açı.
Kerteriz:  Herhangi bir maddenin bir tekneden olan yönünü ölçmek.
Kerye: Halatın ucuna kasa yapmak veya iki halatı birleştirmek için bir çeşit cıvatalı kilit.
Kesirli Arma: Baş ıstralyanın direğin tepesine değil de daha aşağıda bir noktasına bağlı olduğu arma tipi.
Kıç:  Teknenin en arka kısmı.
Kıç Istralya:  Direklerin öne doğru yatmalarını engelleyen, direk başından teknenin kıçına doğru inen halat veya tel.
Kıçtan Kara: Teknenin kıçının sahile dik gelecek şekilde bir iskeleye yanaşması veya yaklaşması, oturtulması.
Knot:  Denizcilikte hız birimi. Knot bir saatte katedilen mesafeyi deniz mili olarak belirtir ve not olarak okunur.
Koçboynuzu: Teknenin çeşitli yerlerine halat volta etmek için  konulmuş iki kolu olan ahşap veya metal parça.
Kol: Bir teknenin rüzgara karşı giderken iki tramola arasında kat ettiği yol için kullanılan terim.
Kontra: Rüzgarı teknenin bir yanından alarak seyir edilen kol; sancak kontra, iskele kontra gibi.
Köre Düşmek: Yelkenli bir teknenin geçici bir süre rüzgarsız kalması.
Kuru Direk: Şiddetli rüzgar nedeni ile tüm yelkenlerin indirilip seyirde sadece direklerle kalınması.
Kurtağzı: Tekneye iskeleden veya başka bir tekneden gelen halatı babaya veya koçboynuzuna yönlendirmek için kullanılan sabit parça.
Küpeşte: Posta başlarını tekne boyunca bağlayan kuşak, güvertenin en dışta bulunan tahtası.

L
Laçka / Laşka Etmek: Bir halatı istenilen miktar kadar rahatça gitmesi için serbest bırakmak.
Lava Etmek: Bir halatın boşunun alınması, çekilmesi.
Liftin / Dönger: Herhangi bir arma parçasının boy ve gerginliğinin ayarlamak için kullanılan kalın civata benzeri parça.
Lumboz / Lumbuz: Bir metal çerçeve ile bunun üzerine sıkıca kapanacak şekilde yapılmış camlı bir kapaktan oluşan, teknenin bordasına veya kamara kenarlarına, içeri hava ve ışık girmesi için açılmış delik.